6 Aralık 2010 Pazartesi

sevgilime.

Sevgilim!

Bir gün değil, haftalar, aylar değil, yıllar var ki senin özleminle yanıp tutuşmaktayım.İçin için.Belki de vezüv yanardağ gibi patlayıp,sana olan aşkımın küllerini sağa sola savuracağım.

Aşk, sancılı doğarmış dediler; yıllarca bütün sancıları çektim. Hiç bir zaman da “ah” çekip sana intizar etmedim,bana verdiğin ızdıraptan dolayı.Hicran yaraları,vücudumu paramparça etti ama ben bir kez olsun sızlanmadım.Sana isyan etmedim.Sabır taşı olup bekledim. Sana kavuşmak, senin aşkını elde etmek için; vücudum, dışarıdan gelen bütün menfi etkenlere duyarlılık kazanıp taş oldu sanki.

Sevgilim!

Aşk, acı verir dediler; bütün acıları çektim, senin aşkının uğruna.Ama bir kez olsun aşkına nankörlük edip sitem etmedim ve acıları yumak yapıp üzerinde mışıl mışıl uyudum ve rüyalarımda hep seni düşledim!

Aşk, ateşten farksızmış dediler, sadece yüreğim değil, vücudumda yanmadık yerim kalmadı ama ben yine de eriyip kül olmadım.

Sevgilim!

Zaman zaman senin aşkının yolunda palyaço oldum. İçime akıttığım gözyaşlarımı sır gibi sakladım. Etrafa hep gülücükler salarak, insanları güldürdüm.Ama ben gülerken hüzünlüydüm,buruktum.Yine de sensizliğini dert edip kimselere belli etmedim,hicran yarasını.

Biliyordum, sen de beni düşünüyordun. Bazen öfkeyle küsüp darıldığın olsa da aklın fikrin bendeydi. Aşkıma inanmıyordun. Palyaço halime herkes gibi senin de güldüğün oluyordu. Bazen kaçıp uzaklaşmak istiyordun, nefret kusuyordun ama yüreğinin sesini dinlediğinde tekrar bana dönmek zorunda kalıyordun. Düşüncelerin hercü ment haldeydi. Oltaya yakalanmış balık gibi hissediyordun kendini bir türlü kaçıp uzaklaşamıyordun engin denizlere.

Aşkım, ben seni hiç bırakıp gider miydim, serseri sokakların ıssız köşelerinde kör kurşunlara hiç hedef olur muydum? Senin uğruna ne engeller aştım biliyor musun ya da hayal edebiliyor musun?Ama yine de gocunmadım,sana ulaşamamanın imkansızlıkları karşısında…

Sevgilim!

Bir gün, tüm acılar, sıkıntılar, engeller geride kalıp sana kavuşacağımı hiç düşündün mü? Azmimden bir milim dahi geriye patinaj yapmadım. Mecnun gibi senin uğruna çöllere düşerim,Ferhat gibi senin için dağları delerim diye boş yalanlar vaat etmedim. Etsem de zaten hiç birini yapabilir miydim, günümüz koşullarında?

Ben gerçekçi aşklardan yana oldum her zaman. Doğal olmaya çalıştım.Neysem buyum dedim.Beni bu halimle sev,bana bu halimle aşık ol dedim. Atı, yatı, katı olmayan fakir çulsuzun biriyim dedim. Sen yine de aşkıma değer verip bana döndün ve her zaman yüreğin kıpı kıpır ediyordu.Yüreğinin odacıklarından gelen sesine kulak verip aşkıma “evet” dedin.

Biliyor musun sevgilim, “evet” dedikten sonra dünyalar benim oldu. Gerçi hala bir karış toprağım yok ama bu cennet vatan üzerinde. Fark etmez, senin varlığın dünyalara değer demek istedim. Bir Anadolu gibi güven verdin bana. Güç verdin.Yaşama ışığını saçtın benliğime.

Şimdi çok mutluyum; ellerin ellerime belki hiç değmeyecek fakat ben yine de çok seveceğim seni.

Artık acılar geride kaldı. Aşkımızı doya doya birlikte yaşayacağız.İlkbaharda papatya tarlasında peşinden koşup yakalayacak, belinden sarılıp,kelebek dudaklarından öpecek ve yerlerde yuvarlanacağım.Hayali bile çok güzel!..Bekle ilkbahar.Ne kaldı ki şunun şurasında.

Hiç yorum yok: